KANDIRA MEZARLIKLARI

Madde no:814

Mezar kelimesi Arapça “ziyaret” kelimesinden gelme olup ziyaret edilecek yer manasına gelmektedir. Mezarlık, ölülerin gömülmesi için tahsis edilerek düzenlenmiş ve her bir ölünün gömülü olduğu yerin birtakım işaretlerle belirlenmiş olduğu alanlara denir. Mezarlıklar istenildiğinde ölünün yakınları tarafından kolaylıkla ziyaret edebilecek yerleşim yerleri yakınında bulunur. Mezar daha çok toprak üstünde kalan yapısıyla önem taşır, yerini ve ait olduğu kimseyi belirleyen bir alâmetin bulunması gerekir. Bu sebeple dayanıklılığından dolayı genellikle taş, kullanılmıştır. Mezarın başucundaki taş Türk-İslam geleneğinde ölen kişinin sosyal statüsünü belirleyen biçimlerde düzenlenirdi.

Mezartaşı kitabesi veya şahidesi yerel tarih araştırmaları açısından önemlidir. O beldede yaşamış insanların adı, lakabı, ailesi, kimliği, mesleği, doğum ve ölüm tarihi, akraba ilişkileri, hastalığı, ölüm nedeni, salgınlar vb. hakkında en doğru bilgileri mezartaşı kitabelerinden öğrenmek olasıdır. Prof. Dr. Atilla Çetin Kandıra mezarlığındaki 34 mezar taşını okumuştur. Bunlar arasında saka, müderris, kahveci, semerci, tahtacı gibi meslek erbabına ait mezar taşları yanında ağa, şeyh gibi kimselere ait mezar taşları bulunmaktadır.

Türklerde ölüm öncesi, sırası ve sonrası davranışlar inanç kalıpları içinde gerçekleşir. Din değiştirme ile değişmeyen uygulamalar vardır. Mezara çaput bağlamak, türbe ve yatırlara bez bağlama âdetleri Türklerin İslam öncesine dayanan inanış formlarındandır. Birçok mezarlık zamanla etrafına yerleşim yerlerinin yapılmasıyla şehir içinde kalmıştır. Bunların bir kısmının mezarlık vasfı kaldırılarak başka yerlere nakli sağlanmıştır.

Kandıra’nın Osmanlılar döneminden kalma tarihi mezarlığı şehir içinde kaldığından mezarlar başka yere nakledilmiş mezarlık vasfı kaybolmuştur. Yeni mezarlık da ihtiyaca cevap veremediğinden yerel yönetimce başka bir mezarlık alanı tahsisine ihtiyaç duyulmuştur.

Kandıra’nın ilk Müslüman mezarlığı 1930’lu yıllara kadar 600 küsur sene bozulmadan korunarak gelebilmiştir. Şimdi tam Atatürk büstünün karşısından yukarıya doğru olan mıntıka eski mezarlık idi. 1932 yılında okul, hastane adliye binası yapımı için sökülüp kaldırılmıştır. Eski mezarlıkta bulunan mezarlar olabildiğince yeni yere nakledilmeye çalışılmışsa da 1950’lerde çocuklar, okul bahçesinde oynarken toprağı biraz eşelediklerinde cenaze kemiklerine rastladıklarını söylemişlerdir.

Tarihi mezarlığın kaldırılmasından sonraki yeni mezarlık Kandıra’nın Adapazarı tarafından girişinde Koğucak mevkiinde 1932 yılında bir şahıstan satın alınan 3 dönümlük arazi üzerine kurulmuştur. Kaldırılan tarihi mezarlıktan toplanmış Osmanlıca mezar taşları gelişigüzel yeni mezarlığa yerleştirilmiştir. Koğucak mezarlığı da zamanla ihtiyaca cevap verememiştir. Yeni mezarlık şu anda 1980 askeri darbesinden sonra belediye başkanı olan Edip Bey zamanında Şile yolu üzerinde, merkeze 2 km mesafede bulunan şimdiki yerine nakledilmiştir. 32 dönümlük alan istimlak edilip mezarlık yeri olarak kullanılmaya başlamıştır. Buraya ilk defa dişçi Hüseyin’in trafik kazasında ölen oğlu gömülmüştür.

Hıristiyan mezarlığı Adapazarı yolu üzerinde, Yahudi mezarlığı da bugün toplu konut alanı olan eski hindi çiftliğinin batısında yer almaktaydı.

Kandıra merkez haricinde her köy ve mahallede mezarlık bulunmaktadır. Bu mezarlıklar köylerin yakınında fakat köylere bitişik olmayan arazi üzerinde bulunmaktadır. Mezarlıkların büyük kısmı köylerden rakımı daha yüksek noktalarda yer almaktadır. Bu durum Türklerin atalarına verdiği önemin göstergesidir. Köy ve mahallelerde geleneksel hale gelen “ahde vefa” programları bu mezarlıklar etrafında düzenlenmiş mekânlarda yapılmaktadır. Son dönemde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla mezarlıkların etrafı duvarla çevrilip çevre düzenlemeleri yapılmıştır.

Kandıra’daki Tekke, Türbe ve Yatırlar

Tekkeler, Kandıra ve çevresinde Tekke Meydanı, Tekkeli, Tekkenişinler, Tekkeköy gibi köy ve mevki isimlerinde yaşatılmaktadır. Dini ve milli önemi olan ulu kişilerin defnedildikleri mekânlar halk tarafından kutsal sayılır. Büyük zatlara sağlığında gösterilen hürmet defnedildikten sonra da devam eder. Bu kişiler kabirlerinin bir kısmında gömülü oldukları gibi uğradıkları yerlerde de kendilerine makam kabri adı verilen simgesel kabir yeri yapılır. Mesela Akçakoca Bey’in Söğüt’te Ertuğrul Gazi türbesinin yanında “makam kabri” de bulunmaktadır.

Makam, sözlükte “ayak üstü durulacak yer, ikametgâh, mertebe, mevki” gibi anlamlara gelenirken, tasavvuf terimi olarak ahlâk ilkeleriyle sülûkun mertebelerini, velîlerin kabirlerini veya sembolik türbelerini ifade etmektedir. Makamlar ahlaki olgunluğa ermedeki aşamalar sayıldığı gibi Hak’a giden yoldaki menziller olarak da görülmüştür. Ferîdüddin Attâr, yedi makamdan (talep, aşk, mârifet, istiğnâ, tevhid, hayret, fakr / fenâ) bahsetmiş, bunları geçilmesi güç yedi vadi olarak tasvir etmiştir.

Kandıra’daki kutsal mekânları, türbe yapısı olanlar, anıt mezarı bulunanlar, yatırlar ve sadece herhangi bir iz bulunmayıp mevki isimlerinde ve halk ağzında türbe olarak ifade edilen yerler olarak gruplandırabiliriz. Kandıra’da eskiden çok yerde türbe ve yatır olduğu söylenmektedir. Bunlardan tespit edebildiğimiz yapısı bulunmayan türbe ve yatırlar şunlardır:

Namazgâhta su değirmenine giderken iki büyük ağacın dibinde, Aydınlık Mahallesi’nde; Tekke Meydanı’nda çeşmenin yanında; Şimdiki Ziraat Bankası’nın hemen yanında halen kalıntıları bulunan yerde, şimdiki müftülük binasının yanında yapılan küçük mescidin bulunduğu yerde, Zafer İlkokulu’na giderken yol üzerinde, merkez dışında Kaymaz Erikli Köyü Gölköy Mahallesi’nde türbe yanı mevkii yapısı bulunmayan türbelere örnek teşkil etmektedir.

Yapısı Bulunan Türbe ve Yatırlar

Akçakoca Bey Türbesi, burada bulunan türbesinin yerine 1974 yılında Kocaeli valisi Ertuğrul Ünlüer’in desteğiyle, Kocaeli Anıtları Koruma Derneği tarafından otağı andıran planda yeni bir anıt mezar olarak inşa edilmiştir. Bilecik Söğüt’te de makam türbesi bulunmaktadır.

Ahlatdede Türbesi, Kandıra şehir merkezindedir. Türbenin başucunda ve ayak ucunda birer kitabe bulunmaktadır ki Türk geleneğinde ayak ucunda kitabe bulunmaz. Bu hâl bu kitabelerin başka yerden getirildiği kanaatini uyandırmaktadır. Rivayetlere göre geçmişte yıkılarak bahçe olarak düzenlenmek istenmiş, ilk dozerin yıkım çalışması sırasında kepçesinin dişlilerinin kırılması, ikinci dozerin ise farklı bir nedenden dolayı arıza yaparak çalıştırılamaması ve yapılan birkaç deneme sonrasında mezarının kaldırılamayacağının anlaşılması üzerine Ahlatdede Türbesi olarak düzenlenmiştir.

Uçbey Türbesi Kışla Köyü’nde Uçbey Tepesi olarak anılan noktada yer almaktadır. Bazıları Üçbey olarak da ifade eder. Rivayete göre Uçbey, Akçakoca’ya akıncılık yapmıştır. Burada hıdrellezde çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Halk arasında İstiklal harbinde Babatepesindeki Akçakocabey ile Kışladaki Uçbey’in havadan birbirlerine gidip geldikleri, Gençali, Seyitali, Uçbey’in kardeş oldukları, aralarında ışık gelip gittiği söylenir.

Kocabayramlar Türbesi; şehit olduğu ifade edilen, köye de adını veren Koca Bayram’ın türbesidir. Yaşlılar haftanın belirli günlerinde türbede mumlar yakıldığını söylemektedir.

Aksakal Türbesi, Goncaaydın Köyü Aksakal Mahallesi’nde bulunmaktadır. Kandıra GİOSB’nin yanındaki köydür.

Akpınar Türbesi, Merkez Erikli Budaklar Mahallesi ile Antaplı Köyü arasında, Akpınar kaynak suyunun yanında bulunmaktadır.

Halk, inanışı gereği bu mekânlara gidip birtakım ritüeller gerçekleştirmektedir. Çocuk sahibi olmak amacıyla Kandıra’da Akçakoca’nın mezarının bulunduğu BabaTepesi’ne, Bağırganlı’da bir mezar ve başında ulu bir ağacın olduğu Tekke’ye, Antaplı’da kutsiyetine inanılan Akpınar’a gitmek, oralardan su ve toprak almak ağaç ve çalılara bez bağlamak yaygın bir uygulamadır.

Şehitlikler

Ülkemizde herhangi bir zaman ve yerde şehit düşen kişiler bulundukları yerlere, umum şehitliklere veya memleketlerine gömülmüşlerdir. Süheyl Ünver İstanbul kuşatma ve fethinde şehit düşen askerler için, “Her yerde veliler gibi isimlerine baba, dede gibi lakaplar takılarak saygı görmüşler ve gömülü oldukları semtlerin uğuru sayılmışlardır” demektedir. Kandıra’da 1979’dan bu yana yirmiye yakın terör ve görev şehidimiz bulunmaktadır. Bunlar mütevazı mezarlarının üzerinde dalgalanan al bayraktan seçilebilmektedir.

Hani ne demişti şair, “Ey şehid oğlu şehid isteme benden makber Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber”

KAYNAKÇA

Işıl Altun, Kandıra Türkmenlerinde Doğum, Evlenme ve Ölüm, İzmit 2004, s. 103; Nedim İpek, “Kocaeli’de Göç ve İskân,” Gazi Akçakoca Sempozyumu Bildirileri, s. 1255-1267; Atilla Çetin, “Osmanlı Döneminde Kandıra Tarihine Toplu Bir Bakış”, Kandıra Sempozyumu ve Kandıra Kurultayı (25-26 Aralık 2004) Bildiriler Kitabı, Kocaeli 2005, S. 42-73; Süleyman Uludağ, “Makam” DİA, Ankara 2003, C.27. s. 409-410; Ferîdüddin Attâr, Mantıku’t-tayr, Kuşların İlahisi, Çev: Cemal Aydın, İstanbul 2018; m.kandiraninsesi.com; Süheyl Ünver, İstanbul’un Mutlu Askerleri ve Şehit Olanlar, Ankara 1976,s. 8; https://www.sabah.com.tr; https://www.akcakocatv.com; Ahsen Okyar web sayfası; Ahsen Akalın, Kandıra, 1937; Mustafa Akyıldız, Kandıra, 1945; Nazmiye ERGÜN, Kocabayramlar, 1942; Sabahattin Akyıldız, Kandıra, 1940; Hakkı Oruç, Kandıra, 1946; Levent Aydoğdu, Kandıra,1945; Rüştü Uygur, Kandıra,1947; Abdullah Can, Kandıra Belediyesi Yazı İşleri Müdürü.

Adem ARI