ROMA İMPARATORLUĞU

Madde no:1648

ROMA İMPARATORLUĞU

Tarih

MÖ 27 ve MS 1453 yılları arasında Roma İmparatorları tarafından yönetilen, en güçlü döneminde Batı ve Güney Avrupa’yı, Kuzey Afrika’yı, Anadolu’yu ve Güney Batı Asya’yı içeren topraklar. MS 395 yılında, başkenti Konstantinopolis (İstanbul) olan ve 1453’e kadar süren Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans İmparatorluğu) ve 476’da sonlanan Batı Roma İmparatorluğu olmak üzere ikiye bölünmüştür.

Latin kökenli Roma şehri yöneticileri, MÖ 6. yüzyılda, Etrüskler, Sabinler, Samnitler ve Yunan yerleşimcileri boyunduruk altına alarak MÖ 3. yüzyılın ortalarında tüm İtalya’yı kontrol etmeye başlar. Cumhuriyet sistemi ile yönetilen bu yeni Roma devleti, Kuzey Afrika’da Kartaca ve doğuda Helenistik krallıklarla çatışmaya girerek, öncelikle Sicilya, İspanya ve Tunus olmak üzere MÖ 1. yüzyıl ortalarına kadar Makedonya, Yunanistan, Galya, Suriye ve Anadolu’nun büyük bir kısmına hâkim olmuştur. Bu dönemde, diktatör olarak Roma üzerinde tam güç kazanan Julius Sezar’ın MÖ 44’te suikasta uğramasından sonra, Marcus Antonius, Lepidus ve Sezar’ın yeğeni Octavianus’un üçlü hükümdarlığı başlar. Ancak, Octavianus’un Mısır’da Marcus Antonius ve Kleopatra’yı alt etmesi ile (Actium Savaşı, MÖ 31) Mısır Roma topraklarına katılır ve Octavianus, Augustus adı ile, Roma’nın ilk imparatoru olarak taç giyer. Augustus’un MÖ 27 ve MS 14’e kadar olan saltanatı istikrar, refah ve barış dönemi olarak anılır. Augustus, cumhuriyetin bazı unsurlarını monarşinin geleneksel güçleriyle birleştiren, Principate olarak bilinen bir hükümet biçimi kurar. Böylelikle, Senato hala işlev görmesine rağmen, imparator Augustus, ilk vatandaş olarak tüm hükümetin kontrolünü elinde tutar. Augustus ölümünden sonra tanrı ilan edilir ve bundan sonra, tüm iyi imparatorlara ölümden sonra tanrı olarak tapınılır. İmparatorluk en geniş sınırlarına imparator Trajan (hükümdarlığı 98–117) zamanında ulaşılır. Augutus, Trajan ve sonrasında başa gelen Hadrian (117–138), Antoninus Pius (138–161) ve Marcus Aurelius (161–180), Roma İmparatorluğu’nun sevilen hükümdarları arasında yer alır. Zalimlikleri ile meşhur, saltanatları resmi kayıtlardan ve Roma halkının hafızasından silinmeye çalışılan imparatorlar arasında ise Caligula (37-41) ve Nero (54-68) bulunur. MS. 3. yüzyılda Severuslar Hanedanlığı imparatorlarının yönetiminden sonra Roma İmparatorluğu, 3. Yüzyıl Krizi olarak bilinen bir huzursuzluk ve iç savaş dönemi yaşar. Baskıcı karakteri ile bilinen asker İmparator Diokletianus’un (284-305) getirdiği reformlar ile bu kriz kısmen çözülür. Diokletianus’un reformları arasında bulunan Tetrarşi (Dörtlü Yönetim) Sistemi gereği Roma şehrinin dışında yeni imparatorluk başkentleri kurulur. Bu şehirler arasında imparator Diokletianus’un ikamet ettiği Nikomedia, 285-330 yılları arasında imparatorluk başkenti görevi görür ve yeni yapılarla donatılır. Başkent Nikomedia’daki sarayda büyüyen I. Konstantin (312-337), Hristiyan olan ilk Roma imparatorudur ve yeni imparatorluk başkentini Konstantinopolis olarak ilan eder. I. Konstantin’in soyunun sonuncusu I. Theodosius (379-395), birleşik bir Roma İmparatorluğu’nu yöneten son imparatordur. Tekrarlanan istilalardan ve köylülerin şehirlere kaçışından muzdarip olan imparatorluğun Roma merkezli Batı kısmı, ticaretle zenginleşen Konstantinopolis merkezli Doğu’suna kıyasla zayıflamıştır ve Theodosius 395’te öldüğünde, Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmıştır. Roma şehrinin, 410 yılında Vizigotlar tarafından istilası ile zayıflayan Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında imparator Romulus Augustulus’un tahttan indirilmesi ile sona erer. Sonrasında Bizans İmparatorluğu adını alan Doğu Roma İmparatorluğu ise 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in Konstantinapolis’i fethine kadar devam eder.

Roma İmparatorluğu, yalnızca tüm imparatorluğun temel dayanağı olan olağanüstü ordusu ve lejyonları ile değil, Batı medeniyetinin temeli kabul edilen mühendislik ve entelektüel gelişimi ile de çok önemlidir. Orduları hızlı bir şekilde hareket ettirmek için inşa edilmiş Roma yol ağları ve köprüler, ticareti, kişisel seyahati, tarımı ve imparatorluk posta sistemini kolaylaştırmıştır. Mühendislik harikası olan bu yollar günümüzde de Avrupa’nın ana yol ağının temelini oluşturur. Romalı mimarlar ve şehir planlamacıları sıhhi tesisat, kanalizasyon, barajlar ve su kemerleri ile benzeri görülmemiş hijyen standartlarına ulaşmışlardır. Roma mimarisi, genellikle Yunan stillerini taklit etse de, yapı malzemesi olarak çimentonun ve tonozlu inşa sisteminin keşfedilmesi ile Roma mimari geleneğinin temelini oluşturan devasa hamamlar, amfitiyatrolar yapılmıştır. Roma şehirleri, verimli su ve drenaj sistemleriyle geliştirilmiş, Forum adı verilen kent merkezlerindeki kamusal alanlar önemli devlet olaylarını anan zafer takları ile donatılmıştır. Tek bir hukuk sisteminin geliştirilmesi (Roma Hukuku) ve ortak bir dilin kullanılması (batıda Latince, doğuda Yunanca) da kuşkusuz bu çok geniş imparatorluğun uzun süre ayakta kalmasına yardımcı olmuştur. Güney Britanya, Avrupa’nın büyük bir kısmı, Kuzey Afrika, Anadolu, Suriye ve İran’a kadar uzanan ve en yüksek döneminde büyüklüğü yaklaşık 5 milyon km²’ye ulaşan Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu’ndan önce bu bölgeye hükmeden en büyük imparatorluk olmuştur. Roma kültürü, ticaretin de etkisi ile Hindistan’a, Rusya’ya, güneydoğu Asya’ya ve İpek Yolu üzerinden Çin’e kadar yayılmıştır.

Tuna Şare AĞTÜRK